MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Erzurum, 2011 ve Bekir Korkmaz
Öztürk Akkök
Erzurum, 2011 ve Bekir Korkmaz


Geçen yıl bugünler…

Hatırlayın!
Hızla 25’inci Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’na doğru gidiyoruz.
Özellikle oyunların yapılacağı mekânlarda hummalı çalışma var.
Tesislerin ihalesi zamanında yapılmadığı için, işlerin bitmeme ihtimali hayli yüksek.
Tek çare, kar’ın yağmaması.
***
Herkes…
Hocası camide, aşığı dağda, maşuğu bağda sözbirliği etmişçesine, “Allahım, kar’ını yağdırma” diye dua ediyor.
Dua değil sanki beddua.
Sanırsınız kış oyunları değil de, çifte telli oynanacak memlekette.
***
E biliyoruz ki, kar yağarsa yandı keten helva.
İşler tamamlanamayacak ve yarım yamalak tesislerde, o haliyle yarışmalar yapılacak.
Oyunlar tarihinde görülmüş şey değil.
Koca bir skandal.
***
Ama korkulan olmuyor, 50 yılın en sıcak kış mevsimi yaşanıyor Erzurum’da.
Sabah güneşle doğruluyor insanlar yataklarından, akşam bahar serinliğinde bitiyor gün.
Keyifler gıcır!
Adeta zil tak oyna!
Koordinatör ve yancıları da öyle yapıyor, resmen göbek atıyor.
***
Bakın bu yıl kış Erzurum’a erken geldi, 15 Ekim’de kar yağdı.
Aralık ayının henüz başlarındayız ve dışarıda müthiş soğuk var.
Bu havada değil inşaat tamamlamak, içeride çivi çakmak bile mesele.
Halbuki geçen yıl bugünlerde beton dökülüyordu memlekette, beton!
***
Rab’bin isteği böyleydi.
Tek kelimeyle “lütuf!”
Başka türlü izah etmek mümkün değil.
***
Üç ayda eksikler tamamlandı, sıra açılışa geldi ya, bu kez herkes “Yağdır Mevlam kar” diye yalvarmaya başladı…
Ne yaman çelişki!
Korkulan olmadı bereket.
Herkes kuyruk bekliyordu, kar yağdı!
Hem de oyunların açılış gününde ve lapa lapa.
***
Gerçi “kar yağmazsa” ihtimaline karşı önlemler alınmıştı!!!
Öyle demiyor muydu ağızlarının pergeli olmayan yetkililer:
“Kar yağdırdık!”
Tövbe tövbe, sanırsınız!!!
***
Her neyse, bantlıyorum ağzımı.
Yoksa başım belaya girecek.
Ne yapmış böylesi pervasız konuşanlar…
Güya suni kar septirmişler pistlere.
***
Eyvallah da…
Bi şey demeyelim mi çılgısız insanlara!
Sormayalım mı “o kar nasıl yağdırıldı ve pistler hazır hale nasıl getirildi” diye!
***
Soralım elbet. İşimiz bu bizim!
***
Bakın, suni kar için “su” olmazsa olmaz tek şart.
Bu nedenle Palandöken’in üst kısımlarında gölet yaptırıldı.
Gidin o gölete, üstünde koca harflerle Gençlik Spor Genel Müdürlüğü  yazısını görürsünüz.
***
Her biri bir metre iriliğinde harflerle gölete imzalarını atanlar, bi şeyi unutmuşlardı!
Su yoktu!
Gölet vardı, ama kuruydu, hem de kup kuru.
Akla zarar iş.
***
O göletin en az iki yıl önce yapılması gerekiyordu k, yağmur ve kar suları dolsun.
Oysa gölet yeni bitmişti ve kısa zamanda göletin dolması mümkün de değildi.
İtalyanlar gelmiş, Planadöken’e  suni kar sistemini kurmuşlardı ama, su yoktu ki, kar püskürtülsün.
***
Bi skandal daha, hem de en katmerlisinden.
Herkesin eli ayağına dolaşmıştı.
**
Dolaşmıştı da, çare mi yoktu!!!
Vardı tabi.
Hemen harekete geçildi ve dünyanın “en trajikomik” olaylarından biri Erzurum’da gerçekleşti…
Önce dağın yamaçlarında sondaj yapıldı ve yerin altından çıkartılan su, yukarıya, yani su toplansın diye yaptırılan gölete doğru pompalanmaya başlandı…
Taşıma su ile değirmeni döndürme gayretkeşliliği.
Alın size çare!
***
Çaba beyhudeydi oysa.
Bakıldı ki olmuyor, bu sefer kamyonlarla dağa  kar taşınmaya başlandı.
Acaba kaç bin kez kamyonlar sefer yaptı ve kar taşıyan kamyonlara ne kadar para harcandı, bilinmiyor.
***
Sadece bilinmeyen bu değildi ki.
Ne alınmıştı, niye alınmıştı belli değildi.
İl Özel İdaresi’nin karşısındaki koca salon Oyunlar Koordinatörlüğü’nün deposu haline getirilmişti.
Kamyonun biri geliyor, biri gidiyor, trilyonlar havada uçuşuyordu.
***
Bir koordinatör vardı ki, evlere şenlik.
Ne tanıyanı vardı, ne bileni.
Önce Yunus Akgül…
Şimdi de Bekir Korkmaz!
Sihirbazın şapkasından çıkan tavşan gibiydiler.
Bekir Korkmaz’ı bi tanıdı ki Erzurum, ohooo!
Kar, kış, organizasyon, deneyim hak getire.
Çat’lıydı, ama ne Çat’ı tanıyordu, ne Erzurum’u!
Yıllar önce ayrıldığı memleketine yerel seçimler öncesinde AK Parti’den Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı olmak için gelmişti, şimdi Koordinatör olarak geri dönüyordu.
Müthiş bir beceri, ya da Allah vergisi bir yetenek.
***
Oysa Cumhuriyet Caddesi’nde benzeri hemcinsleri yığınlaydı.
İnanılmaz yüksek maaşla atanmıştı ve trilyonlara hükmediyordu.
Rüyada gibiydi.
Halbuki, daha birkaç ay öncesine kadar Ankara’nın “bankamatik memuru” yığınlarından sadece birisiydi, şimdi ise 2011’in imparatoru!
***
Şansına bakar mısınız Erzurum’un!
Garibim memleketimin payına düşe düşe Bekir Korkmaz düşmüştü.
***
Mütevazılığı ayağına yer edene kadardı.
Sonra neler etmedi ki!
Bekir Bey söz veriyor, anlaşmalar yapıyor, ekipler oluşturuyor, kendi medyasını ve tanıtım ağını kuruyordu.
“Dokunulmaz” gibiydi, kimseyi dinlediği filan yoktu.
***
Ne şehrin valisi, belediye başkanı, rektörü umurunaydı, ne milletvekilleri ve hatta bakanı.
Zaten bürokrat ciddiye bile alınmıyordu.
Bildiğini okuyor, istediği gibi hareket ediyordu.
***
Bir ayağı Ankara’da, sonraki zamanlarda yurtdışındaydı.
Hep kafama takılmıştır.
Koordinatör Bekir Bey kaç kez uçak yolculuğu yapmıştı bir yıl içinde?
Var mı bileniniz, sanmıyorum.
Acaba sıradanlaştıktan sonra hiç uçağa binmiş midir, e onu da zannetmiyorum.
***
Geliyorum işin en vurucu yanına.
Oyunlar, adı üstünde Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’ydı ve hatta Atatürk Üniversitesi Rektörü, Erzurum Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı ile birlikte üst kurul üyesiydi.
Ama kimin umuruna!
Tek seçici ve karar verici Bekir Korkmaz’dı, gerisi sanırsınız emir eri Ramazan!
***
İş öylesine pervasız bir boyuta ulaşmıştı ki, yanına kimseyi yaklaştırmayan ve tüm kararları tek başına alan Bekir Korkmaz, Türkiye’yi FISU’da temsil eden Üniversite Sporları Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Kemal Tamer’i dahi sokmuyordu işin içine…
Ta ki, üstü kapalı tehdit ve uyarılar gelinceye kadar.
Kemal Tamer, eleştirilerini yüksek sesle dillendirmeye başlayınca, korkmaz sanılan Bekir Korkmaz fena tırstı ve usul usul hocasını yanına almayı başardı.
***
Sayın Koordinatör, kısa sürede “velinimet” olup, çıkıvermişti.
Okullara gidiyor, öğrencilerle buluşuyor, sempozyumlara, toplantılara katlıyor, cumhurun reisi edasında pozlar veriyordu.
Allah için, başına topladığı yancıları da çok iyi çalışıyor, kamuoyunu durmadan medyatik’liyorlardı.
Yıkama da muhteşemdi, yağlama da.
***
Sonuçta “kaz” gelmişti ya, “gaz”lamak gerekirdi…
Öyle de yapıldı nitekim.
Kızılay Başkanı Mithat Turgutcan’dan yalvar yakar alınan Çat Yolu üzerindeki binada Oyunlar İmparatoru, hükümranlığını ilan etmişti!
Kendisi ile görüşmek şöyle dursun, yanına yaklaşmak bile mümkün değildi, zaten nerede olduğunu pek bilen de yoktu.
***
İşi daha en başta iyi planlamış ve bağlamış…
Bir yanına görevi bilinmeyen ve ilerisinde işi düşeceğini iyi hesap ettiği çok değerli bir başkanın kardeşini, bir başka yanına TRT’den bir yapımcının muhterem zevcelerini oturtmuş, hatta izlenme oranı çok diplerde olan o yapımcıya, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi’nde okuyan öğrencilerin oyları(!) ile yılın “en başarılı programı” ödülü bile verdirmişti.
***
Bekir, korkmadan koşuyordu.
Nefesi çok da kuvvetliydi ya, kim tutardı onu.
Tutulmadı doğal olarak, ama “unutuldu.”
Hem de çok çabuk.
Geçen yıl gazete manşetlerinden inmeyen Bekir Korkmaz’ı şimdi hatırlayan bile yok.
O artık “tek sütunluk” haber değeri bile taşımıyor.
Dün ardına kadar açılan kapılar şimdi kapalı.
(Merak etmesin, bizim kapımız açık. İçirecek bi bardak çayımız da her zaman olmuştur.
Lütfederse, bahtiyar oluruz.)
***
Deniyor ki, Bekir Bey sürekli Adnan Şenses’in, “bırakıp da gitti dost bildiklerim” şarkısını dinliyor, gözyaşı döküyormuş!
Ah Bekir Bey ah, bi türlü anlayamadın gitti!
Dost sen miydin, yoksa devletin çil çil paraları mı?
***
Her şey ortada:
Bekir Bey hayatta mı, evet hayatta.
Dün yanında pervane dönen kalabalıklar?
E onlar da yaşıyor.
Olmayan ne peki…
Para bitti para…
Bekir’e de gerek kalmadı doğal olarak.
Her şey bu kadar açık ve net.
***
İsterseniz gelelim bir yıl sonrasına, yani bugüne.
Aradan 365 gün ya geçti, ya geçmedi.
Sahi nerede o imparator(!), nerede yamakları, nerede yağdanlıkları, nerede el ovuşturup, “en iyisini sen bilirsin haşmetmeap” diyen tebaası?
Akademisyenleri, dil bilen, yol gösteren mihmandarları…
Gördüklerinde, yerlere kadar ikibüklüm olan soytarıları!
Neredeler sahi?
***
Bekir Bey’in sadece “vefalı” dostlarına değil…
Dönüp bir de Erzurum’a kazandıklarına bakmak gerek!
Ne kazandı memleket?
Hani Erzurum çağ atlıyordu, hani hedef kış olimpiyatlarıydı!
***
Aslında son sorunun muhatabı Bekir Korkmaz değil, “oyunları ben aldım” deyip caka satan Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler’dir.
Herkes de biliyor ki, olimpiyatlara şehirler talip olur.
Soruyu bu bilgiden hareketle sormak gerekirse:
“Acaba Erzurum Büyükşehir Belediyesi, bir kış olimpiyatına talip midir, talipse kaç yıl sonraki      olimpiyatlara talip olacaktır?”
***
Bakın, çok açık ve net söyleyeyim:
Ahmet Küçükler bu soruya cevap vermeyecek, veremeyecektir.
Çünkü sayın Başkan’ın ne böyle bir gayreti var, ne de çalışması.
Ahmet Bey, televizyonlarda atıp  tutar, bazen gözünüzün içine baka baka söz de verir. Ama sıra o sözü tutmaya geldiğinde, bulamazsınız kendisini.
O sadece kendi bildiğini okur ve çoğu zaman da ne hikmetse yanlış okur.
Hele verdiği sözler, aklına bile gelmez.
***
Aklınızdan geçenleri tahmin eder gibiyim:
Sanki “Bekir Korkmaz nerede” der gibi bir haliniz var.
Ben de merak etmiyor değilim.
Bekir Bey’in nerede olduğunu var mı bilen, gören ya da kendisini tanıyan!
Hayatta mıdır, ne yer, ne içer, ne giyer garibim!!!
***
Oyunlar biteli hayli zaman geçti.
İhtimaldir ki, dinlemiş, yorgunluğunu atmış, daha zinde hale gelmiştir.
Davet ediyorum kendisini…
Neredeyse!
Yanına istediği isimleri de alarak gelsin, söyleşi yapalım Erzurum’a ne kazandırdı, onu konuşalım.
***
Kanto’yu sorayım kendisine.
Nurhan Damcıoğlu’nun şen şakrak parçası “çadırımın üstüne şıp dedi damladı” şarkısını sever miydi acaba?
Ya elmayı!
Neyle keserdi mesela?
“Erzurum’u iyi anlattı ve tanıttınız mı” diye sorsam, cevap verir miydi, yoksa “zeki adamsın, bilmiyor musun” der de çıkışır mıydı bana.
***
Daha başka sorularım da olurdu     ihtimalen..
Örneğin eşi hanımefendi bindallı giymekten hoşlanır mıydı?
Sayıştay raporlarını çok merak ettiğim de bi gerçek.
Kardeş, Sayıştay’ın dosyalar  ile karşıma çıkar mıydı?
***
Diyorum ki, eğer varsa cesareti ki, olmalı!
Sonuçta o korkusuz bi imparator değil mi?
Öyleyse mesele de yok demektir.
Buyursun, bekliyorum.
Bilir, severim kendisini!
Sanırım o da beni!
…………

Öztürk AKKÖK

📆 05 Aralık 2011 Pazartesi 11:17   ·   💬 1 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Erzurum, 2011 ve Bekir Korkmaz” için bir yanıt

  1. ömer horasan dedi ki:

    seni çok seviyordum şimdi daha çok seviyorum başarıların daim olsun gözlerinden öpüyorum kardeşim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR