Televizyon ve radyo haberlerini sunduktan sonra anons edilirdi:
“TRT Muhabiri Mücahit Küleri Erzurum’dan bildirdi…”
Geçtiğimiz günlerde Mücahit Küleri, bir ömür verdiği TRT’den ayrıldı.
Gençlik yıllarında hayalleri başkaydı.
Erzurum Lisesini bitirdikten sonra Atatürk Üniversitesine giren Mücahit Küleri, Edebiyat Fakültesinden mezun oldu.
Edebiyat öğretmeni olarak Malatya’da bir yıl görev yaptıktan sonra mezun olduğu liseye döndü.
Erzurum lisesinde dört yıl edebiyat öğretmenliği yapan Küleri, bu dönemde kültürel, sanatsal etkinliklere el attı.
Üniversiteden arkadaşları olan rahmetli Timur Bulut ve şimdi edebiyat profesörü olan Metin Karadağ’la birlikte Küleri, Halk Oyunları, Halk Türküleri Derneği’nde ki tiyatro çalışmalarına omuz verdi.
BİR DÖNEMLER BAŞROLDE OYNARDI
Dernek Başkanı rahmetli Sebahattin Bulut’un sahneye koyduğu ve Ermeni mezalimini anlatan ‘Konuşan Ölüler’ adlı müzikal oyunda yıldızı parlayan Mücahit Küleri,
sinema sanatçısı Atıf Kaptan ve Leman Yurdakul’la birlikte Hüseyin Budak, Oktay Çapan ve Timur Bulut’la sahne aldı.
1970’li yıllarda Sebahattin Bulut’un sahnelediği tüm tiyatro oyunlarında elde edilen başarıda Edebiyat öğretmenleri Mücahit Küleri, Timur Bulut, Hayati Kerget, Metin Karadağ, Sadık Çelenk, Zinnur Tiryaki, M.Kemal Barış, Kenan Özmen, Semra Madırlı, İngilizce öğretmeni Sakıp Güllüce, Almanca öğretmeni Murat Yalçın’ın katkıları önemlidir.
Orhan Asena’nın ‘Hurrem Sultan’ ve Turan Oflazoğlu’nun ‘IV.Murat’ oyunları büyük ilgi toplar.
29 Ekim 1973 günü, Sinema Dadaş’ta Sebahattin Bulut tarafından sahnelenen oyunda başrolü Mücahit Küleri oynar.
Diğer rollerde Edebiyat Öğretmeni Hayati Kerget ve Erzurum Lisesi öğrencileri vardır.
İşte o eski tiyatro günleri anlatılırken, “Erzurum tarihinde sanata böylesine önem veren bir kadro daha çıkmamıştır” diye konuşulur.
GİZLİ SEVDASI
Tiyatro gönüllüleri arasında mutluluğu yakalayan Mücahit Küleri’nin gizli sevdası o yılların güneş gibi parlayan yıldızı TRT’dir.
Amatörce sürdürdüğü tiyatroya ve mezun olduğu Erzurum lisesindeki edebiyat öğretmenliğine veda eden Küleri, 1976’da TRT Haber Müdürlüğünde muhabir olarak göreve başlar.
O yıllarda TRT Haber Müdürü rahmetli Celal Kaçtıoğlu, yardımcısı ise Tünay Şenocak’tır.
Tiyatrodan elde ettiği sahne rahatlığı ve edebiyata olan ilgisi Küleri için avantaj sağlar.
O artık öğretmen değildir ama TRT’nin ‘Mücahit Hoca’sıdır.
İlk yıllarda onu daha çok omuzunda koca bir teyp ile haberlere giderken görürüz.
Radyo haber ve röportajları ile başladığı haberciliğe sonra televizyonculuğu da ekler.
1979’da Erzurum basınındaki bir avuç profesyonelle Doğu’ya hitap edecek bir cemiyetin kuruluşunda aktif rol alır.
Mithat Turgutcan, Celal Kaçtıoğlu, Durdemir Bilirdönmez, Kadir Sabuncuoğlu, Süreyya Çarbaş, Tünay Şenocak ve Mücahit Küleri’den oluşan kadro, yaklaşık 20 yıl süreyle mesleki kuruluşta görev yapar.
O kadro hala bugün anlatılan önemli etkinliklere imza atar.
TRT’NİN GÜLEN YÜZÜ
Yıllar yılları kovalar ve ‘TRT’nin mavi gözlü, gülen yüzü’, stajyerler ile mesleğe yeni başlayanlar için artık usta bir öğreticidir.
Çoğu gazeteci, ondan güzel ve objektif haber yazmayı, mesleğin özellikleriyle kurallarını, dürüstlüğü ve de nasıl saygın kalınacağını öğrenir.
Sözde değil özde gazeteci olan Mücahit hocaya daha düne kadar hala ilk günkü heyecanından bir şey kaybetmeden haber peşinde koşarken rastlardık.
Aynı kulvarda koştuğumuz için çoğu zaman tanık olduğumuz 36 yıllık maratonu sırasında Mücahit Küleri, hep marka olma özelliğini taşıdı.
‘Duruşu’, ‘bakışı’ ve ‘özü sözü bir’ özelliğiyle ‘işte gerçek Erzurum beyefendisi’ dedirten Küleri, geçtiğimiz günlerde TRT’ye veda etti.
GENÇLERE ÖĞRETECEKLERİ ÖNEMLİ
Çalıştığı kurumla adeta özdeşleşen dostumuz, can arkadaşımız Mücahit Küleri, artık ikinci baharla ilgili planlar kuruyor.
Eşi, çocukları ve torunlarıyla sevgili hocama huzurlu bir emeklik dönemi geçirmesini diliyorum.
Ama bu süreç, fazla uzun olmasın.
Bir süre sonra özellikle mesleki konularda bildiklerini gelecek nesillere aktarmalı.
Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi ile MYO’daki öğrencilerin Mücahit hocadan öğreneceği çok şey var.
Ayrıca Mücahit Küleri’nin kültür ve sanat adına da önemli çalışmalar yapacağına inanıyorum.
Kadir Sabuncuoğlu
Meslege yeni baslayan o stajyerler arasinda bende vardim. Sn.Kadir Sabuncuoglu hocam gibi, Sn.Mucahit Kuleri’de, o donemlerde Dogu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti ve Is ve Isçi bulma Kurumu’nun ortaklasa duzenledikleri Gazetecilik kursundan hocalarimdir. Kendilerinden çok sey ogrendim. Minnet ve sukran borçluyum. Ne kadar tesekkur etsem azdir. Kendisine ailesi ve sevdikleriyle birlikte geçirecegi uzun, saglikli ve mutlu bir emeklilik donemi dilerim ancak tipki ogretmen’lik meslegi gibi gazeteciligin de emeklisi olmadigina inananlardanim. Oncelikle sunu belirtmek isterim ki, istesek bile iz birakanlar asla unutulmazlar ama bilgi birikimine sahip, bilhassa gazetecilige dair her turlu tecrube ve donanima sahip olan insanlarin bir kenara çekilme gibi bir luxleri olmamali çunku onlar kolay yetismiyorlar maalesef ve bu meslekte yetisecek gençlerin ogrenecek çok seyleri var. Oyle ki, gazetecilik bir hastaliktir zaten bir kenara çekilmeyi hazmedemez. 2. baharini es’i, çocuklari, torunlari ve tum sevdikleriyle dolu dolu yasamasini diliyor, size, Mucahit bey’e ve yazinizda ismi geçen, Erzurum’un kulturune katki saglayan, emek veren, çaba sarfeden degerlerimize sonsuz saygilarimi sunuyor, sevgiyle selamliyorum… Rab’bim saglikli uzun omurler versin sizlere insallah… tesekkurlerimle…
Serap Durmazpinar Kuruhasanoglu / France
Mücahit hocamız…
Mücahit Küleri’yi mesleğe başladığım Erzurum Tercüman Gazetesi- Akajans Bürosunda 1976 yılında tanıdım….
TRT nin duayen muhabiri idi.. Gittiği yerde giyinişi , oturması, kalkması, konuyu anlaması, konuya göre soru sorması.. Özellikle Erzurum ve Doğu Anadolu ilgilendiren yönlere konuyu çekmesiyle her zaman rehber edinmiştim..
TRT gibi bir kurumda çalışmış olmanın insanı çeşitli kalıplara sokmasının zorluğunu meslek hayatının çoğu bölümünde yaşamıştır.. Ancak, TRT gibi bir kurumda ömrünün büyük bir bölümünü geçirmiştir.. Kendisine bundan sonraki hayatında da başarılar diliyorum. Mücahit hocanın bundan sonra, “ emekliyim yeter daha ne yapayım “ demek yerine yeni kurulan cemiyet içinde daha faal çalışmalar yapmasını, araştırmalar yapmasını, bunları yayınlamasını isterim.. Kendisinde o birikim fazlasıyla var. Kendine has üslubu ile güzel çalışmalar yapmasından yanayım.. Emeklilik güzeldir ama insanı tembelliğe bağlar.. mücahit hocam sen yan gelip yatacak biri değilsin.. Emekli olup ta çalışan çok insan var.. Sen de devam et dışarda basının içinde o her zaman. Erzurum’da bir ağabeyi gazeteci olmaya devam etmelisin.. takdir tabii ki senin..
Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin Mithat Turgutcan başkanlığında kuruluşunda birlikte çalıştık. O Cemiyeti İsmetpaşa caddesinde bulunan TES-İŞ lokalinde birlikte kurduk.. DAGC’nin Kuruluşunda Allah gani gani rahmet eylesin rahmetli Celal Kaçtıoğlu, Yusuf Şenocak ile Durdemir Bilirdönmez, Mücahit Küleri, Tünay Şenocak, Kadir Sabuncuoğlu, Süreyya Çarbaş ta yer aldı.. Ben de Geceleri Akşam Lisesinde öğretmenlik, gündüz Tercüman Gazetesi’nde çalıştığım için resmen yönetimde yer alamadım.. Ama en az yönetimdeki arkadaşlarımız kadar Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti için çalıştım..
Çıkardığımız Cemiyet Gazetesi’ni koltuğumun altında stadyumda sattığımı , kapı kapı o gazetenin satılması için dolaştığımı iyi bilirim. Cemiyetin düzenlediği bir fotoğraf sergisine sayısız fotoğraflarımı verip, sergide çeşitliliği arttırdım. Hatta benim fotoğraflarımın altına başka arkadaşlarımızın isimlerinin yazılmasını bile hoş karşıladım. Birlik olma adına…Bunları neden yazdım, çünkü “ yağmurlar yağıyor yarıklar örtülüyor “ diye bir Erzurum deyimi vardır…Yağan yağmurla yarıklar altında kalmamak adına yazma gereği duydum.. Birlikten dirlik doğar anlayışı ile her çalışmanın içinde bulundum. Ama hiçbir zaman bir işi, kendime maletmedim..
Fikret DADAŞ /Araştırmacı Gazeteci
sürgün edildiğim erzurum’a istifa etmek üzere gelmiştim.8 yıl adeta aşık oldum ve kaldım, profesör enver konukçu’nun ifadesi ile erzurum bir sevdadır.Biir toprağı güzel yapan insanlardır.erzurum yazın tozu-dumanı, kışın karı-boranı ile sevilecek yer değildir ama bir başka sevdadır.erzurum’u sevdiren kişiler mücahit hocamdır, tünay şenocak’tır, hemşin’in sahibi merhum nail abi’dir, lütfi yücelik’tir, mustafa bingöl’dür.güzel insanları yazmaya başlasam, saatler yetmez.sayıl’dır, bedri’dir, cem’dir, zeki bedevi’dir, esat’tır, zinnur’dur, muhammet’tir,….gelsem de toprağını öpsem erzurum…