MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Memleketimden kış sahneleri
Belkıs Altuniş Gürsoy
Belkıs Altuniş Gürsoy
Tüm yazıları için tıklayınız.
Memleketimden kış sahneleri


Kış; soğuk, kar, don, buz, ayaz, tipi,  sis, pus, çığ, kırağı, üşüme ve titreme  kelimeleri etrafında hayat bulan beyaz renkli bir mevsimdi. Zira mevsimlerin de rengi vardı.  Baharın rengi yeşil, yazınki kırmızı, sonbaharınki ise sarıydı.

Kışın sembolü kardı..

Kar, bazen bir tül perde gibi hafiften iner, bazen ipini koparmışcasına deli deli eser savrulur, bazen de lapa lapa düşerdi. Yıldızlara benzeyen kar taneleri  gah uça uça, gah döne döne alçalır, tüyden hafif  konardı yere. Taneler üstüste yığılır, tabaka tabaka birikirdi. İnsanoğlu  doğduğunda saf ve lekesizdi. Kar da tıpkı insan gibiydi.  O da henüz yağdığında göz kamaştıran bir aklıkla yeri kaplar; sonra toza, ise ve kire bulana bulana açık griden koyuya doğru renk değiştirirdi.

Her yere eli değen, her açığa örtü seren kar; kendi ağırlığından emin soğuk soğuk gülümserdi etrafa.  Acı nefesli  keskin bir rüzgâr gibi yalayıp geçen bu hakim tebessüm; mağrur ve mesafeliydi. “Bana gücünüz yetmez” der gibi muzip gözlerini gezdirirdi meydan okurcasına. Sanki hal diliyle “ferman benimdir Hayat bana ram oldu, kurt kuş bana ram oldu. Sözün hükmü, işin rüknü bende” derdi.. Ben bildiğimi işler, dilediğimi dayatırım.

Yapraklarından azade olmuş kuru ağaç dallarında kara kargalar öter, sokaklarda cansız kediler ürkek ürkek dolaşırdı. Sabaha karşı kurtlar ve aç köpekler köylere, şehrin varoşlarına iner, burunlarını uzata uzata dolaşırlardı. Tabiatın neşesi kaçmış, revnakı solmuştu. Kış, haşindi, soğuk hışımdı.

Biz bu yazımızda karın teslim aldığı kış sahnelerinden bir kesit derleyip, sizlerle paylaşalım istedik.

Bir yeni yetme olan Hasan, başını önüne eğmiş, boynunu içine çekmiş ve küçülmüş olduğu halde korkak adımlarla elleri cebinde ıslık çalarak yürüyordu. Bu ıslık soğuğa karşı koyabilme refleksi miydi  acaba?

Sadık, fırından henüz çıkmış sıcak ekmek torbasını avuçlarıyla kavraya kavraya  gidiyordu. “Bol naneli, bol acılı buğusu tüten bir çorba ile bu ekmek ne güzel gider” diye hayal kurarken, buharlaşan  nefesi atmosfere karışıyordu.

Bir yokuşun başında çocuklar neşe içinde  bağrışa çağrışa kızakla kayıyorlar, donmuş kirpiklerine, soğuktan kıpkırmızı olmuş yanaklarına aldırmadan  yaşlarının keyfini sürüyorlardı. Dünya umurlarında değildi. Şeffaflaşmış, camlaşmış buzun üzerinden su gibi akıp gitmenin hazzı başka hiçbir şeyde yoktu.

Sokak satıcısı Fikret, el arabasıyla portakal satıyordu. Bugün halden on  sandık portakal almıştı. Bir yandan ellerini oğuştururken bir yandan da “akşama kadar bu ürünü satamazsam yarına dondururum” diye endişe ediyordu. “Allah’tan bu kahvenin önünü mekân tuttum” diye teselli buldu. Gün boyu tablasının etrafında ufak ufak döner dolaşır, arada bir de kahvehaneye girip kömür sobasının yanında çay yudumlardı. Gözü portakal yüklü el arabasında olduğu halde…

Kestaneci Selim sokağın başındaki yerini kapmıştı yine. O, şanslıydı. Kestaneleri közleyen ateş kendisi için de can kurtaran olurdu. Arkasına bir duvarı alarak, korunmaya çalışır;  yüz, yüz elli, iki yüz gramlık kestane külahlarını müşterilerine uzatırken yüreği sevinçle dolardı.

Ahmet Bey; evinde emeklilik günlerinin keyfini sürüyordu. Gözlükleri burnunun üzerinde olduğu halde günün gazetelerine göz gezdirirken, bir ara bakışları pencereden dışarıya uzandı. Kallavi fincandaki  bol köpüklü az şekerli kahvesinden bir yudum daha aldı. “Rahmetini esirgemedi bu yıl Yaradan” diye iç geçirdi. “Toprak suya doysun, barajlar dolsun hiç değilse.. Kar bereket demektir. Bu sene ekinler  yüz güldürecek…Soğuğun mikropları kırması, hastalıkları önlemesi de cabası..

Ayşe öğretmen dördüncü sınıf öğrencilerine haritada işaret ede ede Doğu Anadolu bölgesini anlatıyordu. Birden elindeki lazerli kalemin ışığı  Sarıkamış ibaresi üzerine düştü. Soğuktan donarak ölen doksan bin gencin trajedisi canlandı gözlerinde. Gözleri yaşla dolan, sesi titreyen Ayşe öğretmen, konuyu değiştirme ihtiyacı duydu. “Çocuklar biraz da sağlığımızı korumanın yollarını konuşalım” dedi.

Bankacı Neslihan; iş çıkışı eve koşmuş,  yine her zaman olduğu gibi yemek hazırlığına koyulmuştu. Bir taraftan patatesleri soyarken, bir taraftan da mutfak tezgâhındaki televizyondan akşam haberlerini dinliyordu. “Artvin yolunda çığ düştü. Beş yurttaşımız çığ altında kaldı…Ülkenin bir çok yerinde kapanan köy yollarını açma faaliyetleri sürüyor. Kardan kapanan yolları açmak, buzlanmayı  önlemek  için belediye ve karayolları ekipleri üç vardiya halinde  çalışıyorlar… Hem kar temizleme hem buzlanmayı önleme hem de ısınma maliyetlerinin bütçeye ağır bir yük bindirdiği açıklandı… Batman’ın Kızılağaç köyünden kasabadaki hastaneye kızakla götürülen hamile kadın yarı yolda hayatını kaybetti…

Neslihan; “her gün felaket haberi duymaktan içim karardı, babam haber spikerlerine ‘hayra söylemez’ derdi. Bu söze gülerdim vaktiyle. Ne kadar da haklıymış” diye mırıldanarak kumandadaki kırmızı düğmeye bastı.

Sevim arkadaşı Macide’yle telefonda konuşuyordu. “ Ayol Avrupa’da son on beş günde altı yüz kişi donarak ölmüş. Bu kıtaya bir şeyler oluyor galiba. Büsbütün şirazeleri bozuldu. Bunların hiç mi tedbirleri yok” dedi. Macide, “o eskidendi. Şimdi belediyeler evsizlerle, alkoliklerle baş edemiyor. Böylelerinin sayıları her geçen gün katlanarak büyüyor” dedi.

Fikret, otobüs durağında kapı komşusu ile karşılaştı. Ona “bir aydan beri toplu taşımayı tercih ediyorum” dedi. Ziya Bey “ben de azizim. Keşke herkes böyle yapabilse. Hem trafik rahatlar, hem de riske girilmemiş olunur. Zaten kış geleli kazalar, kayıplar arttı. Sobadan sızan gazla zehirlenen zehirlenene. Bu sabah haberlerinde dinledim. Bursa’da dört  kişilik âilenin tamamı sobadan ölmüş. Son zamanlarda çığa, trafik kazasına, soba zehirlenmelerine kurban vere vere  bir hâl olduk”  diye esefle söylendi.

Kahvaltı sofrasını toplamaya çalışan Ayten’in aklı kömürlükteydi. İki kova kömürleri kalmıştı. Koca kışı bu kadar yakacakla nasıl deviririz diye düşündüğünde içinde dolaşan buz kesmiş bir rüzgarın esintisiyle titredi. Hiç değilse martı çıkarabilseydik gerisi gelirdi diyerek çaresiz bakışlarını boşlukta gezdirdi. “Belediyeye baş vursam belki de yardım ederler” fikri aklına düştüğünde, önünde bir ümit kapısı olsun açılmıştı.  Bulaşıkları yıkarken “Yüreğimde yare var” türküsünü söylüyordu.

Arkadaş grubuyla Kartalkaya’ya gitmeye hazırlanan Seda; kayak sezonunu açma adına hatırlı bir alışveriş yapmış, dolabını baştan aşağı yenilemişti. Gündüz kayacak, geceleri şöminenin büyülü alevleri karşısında poker oynayacak  ya da diskoya inecekti.  “Bu kış herkesin gözü üzerimde olacak. İnsanlar şıklık nasıl olur görsünler” derken yüzüne büyük bir sevinç dalgası yayıldı.

Kış, herkesin hayatında farklı sahneler açıyordu. Sıcak bir  evde, yumuşak bir koltuğa gömülmek, bir bardak çayın lezzetiyle bir kitabın sayfaları arasında kaybolmak güzeldi.        Pencereden dışarıya bakarak tane tane uçuşan beyaz kelebeklerin şiiriyetine dalıp  gitmek güzeldi.

Ama bu güzelliğe dört bir yandan gölgeler düşmese..

Merhum Namık Kemal’in kaleminden çıkan;

“Sen zanneder misin ki benim hep elemlerim;

Heyhat ben nevâib-i eyyâmı inlerim.”

(Sen dertlerimin hepsinin  benim şahsi dertlerim olduğunu mu zannedersin. Ne yazık ki, ben günlerin getirdiği acılarla inlerim.)

Beyti kara bir leke gibi beyaz karın üzerinde durmasa..

 

 

Belkıs Altuniş Gürsoy

📆 20 Şubat 2012 Pazartesi 13:27   ·   💬 3 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Memleketimden kış sahneleri” için 3 yanıt

  1. Ayla GÖNÜL dedi ki:

    Geçti , geçti mevsimler,
    Süpürüldü takvimler,
    Gidenlerden kalan şey,
    Duvarlarda resimler,
    Mezarlarda isimler,

    Hem severim,hemde özlerim,yollarını gözlerim.
    Benim güzel Erzurumum.

  2. Leyla GÜLYAPRAK dedi ki:

    Zaman bizi görüyor,
    Zaman sizi getiriyor.
    Gidenlere ve gelenlere selam olsun..

  3. Ergün Dağcıoğlu dedi ki:

    Gönül isterdiki bu kadar uzun bir yazı yazarken iki satır okuyup
    Kaynak gösterdiği siirin Namık Kemal in değil Tevfik Fikret in
    Olduğunu öğrense idi.!.?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR