MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Belkıs Altuniş Gürsoy
Belkıs Altuniş Gürsoy
Tüm yazıları için tıklayınız.
Yabancı!


“Yabancı” kelimesi  “bizden  olmayan”, “gayr”, “başka”, “özge”, “yad”, “el”, “bigane”, “ecnebi”, “uzak” anlamlarında kullanılan bir kelimedir. Türk Dil Kurumu  sözlüğünde “başka bir milletten olan,  başka devlet uyruğunda olan kimse” olarak ifade  edilir. Ama lügatlerdeki tanımlar kelimelerin dar kapsamlı, sığ ve görünen  anlamlarıdır. Yoksa her söz, türevleri ile beraber  başlı başına bir âlem hükmündedir. Bütün kelime ve kavramlar; bazen tek başına bazen de diğer kelime veya kelime grupları ile birleşerek nice mana katmanlarını, nice çağrışım zincirlerini ve nice yaşanmışlık alâmetlerini bağrında taşıyan zenginlikler kazanırlar. Bu sebepten dilden atılan her kelimeyle beraber koca bir cihan yıkılır.

“Yabancı” kelimesi; çok geniş ve derin açılımları olan, hayatın içinde kendisine bir çok vesile ile yer bulan, canlı ve  işlek kavramlardan biridir. Tanımadığımız veya bir şekilde bize  ters düşen insanlar,  bilmediğimiz yerler, başka kültürler,  ünsiyet kesp etmediğimiz, bizde bir sıcaklık uyandırmayan her şey yabancı olarak adlandırılabilir. Zihni melekelerimizin o ana  kadar ulaşamadığı, beş duyumuzun yeni karşılaştığı, hayal ve his dünyamızın yadırgadığı durumlara kendimizi yabancı hissederiz. Bir de aşina olduğumuz halde bir türlü içimize sindiremediğimiz kimseler,  nesneler, konumlar vardır ki;  bu hâl yabancı olmanın bir başka boyutudur.

Bilinenler de bazen  gayri düşerler bize…  Tanırız, anlarız dinleriz ama bir müddet sonra yolları ayırırız. Yabancı olmuşuzdur. Yar iken yad olmak, yakın iken ırak düşmek  insanoğlunun tecrübe tezgâhına sıklıkla uğrayan ahvaldendir.

Ama âdemoğlunun “kendisine yabancılaşması” diye bir durum da söz konusudur.  Bu hâl; biraz da insanın kendi fıtratından uzaklaşmasıdır. “İnsan fıtrat üzere yaratılmıştır.” Kişi,  önce kendi nefsiyle ve sonra diğer insanlarla ve dış dünyayla anlamlı ve ahenkli ilişkiler kurduğu ölçüde kendi  iç huzurunu  yakalar

Felsefede  “ben ve öteki”,  “öteki” ve “ötekileştirme” kavramları bu “yabancı” ve “yabancılaşma” kavramları ile paralel bir seyir izler. İnsan kendine benzemeyeni kendinden öteye koyar. Biraz da onu başka bir sınıfın unsuru  gibi kabul eder. Kendi dininden, kendi milliyetinden veya kendi değerlerinden olmayanı “ötekileştirmek” adeta çizginin dışına yerleştirmek, başka bir halkaya dahil etmek; kinsanlık tarihinde sıklıkla rastlanan bir yeryüzü gerçeğidir. Kendisini ve kendi kabullerini bir üst yerde görme insanda bir tatmin ve kendini iyi hissetme hâli yaratır.  Kişi şahsi varlığını ve kendi mensubiyet alanlarını  benimser, olumlar ve yukarıda bir yere koyarken, muhatabını eksikli, kusurlu ve değersiz   görerek onu bir başka kategorinin içinde algılar. Bu “ötekileştirme” bazen “ben”in dışında kalan her şeyi kapsarken, bazen de sadece belli kriterlere göre kendisine yön çizer.

Yabancı kavramına  edebiyat dünyasından hareketle   de bir açıklık getirmeye çalışılabilir : Genel olarak bakıldığında tıpkı beşer planında yaşandığı şekliyle edebi eserlerin muhtevasının  da üç ana unsur etrafında şekillendiğini görülür :

 

-İnsanın yaratıcısıyla, kendi kaderiyle  ve evrenle olan alışverişinin  anlatıldığı  eserler.

Yani mikro-kosmos ile makro kosmos münasebetini işleyen ürünler..  Antik Çağ  trajedileri ile  Orta Çağ ve Yeni Çağ Doğu ve Batı  dünyasının birçok edebî eseri bu zümreye dahil edilebilir.  Sophokles’in Kral Oidipus’u gibi.

– İnsanın toplumla, toplumdaki  diğer fertlerle  kurduğu alışverişin   anlatıldığı eserler..

Bu tip eserlerde çoğu yerde hem  fert ile toplum  hem de fert ile  toplumun ortaya koyduğu değerler çatışır.

19. Yüzyıl romanlarının önemli bir kısmı bu vadide zikredilebilir. Balzac’ın eserleri gibi..

Yakup Kadri’nin meşhur “Yaban” romanı da bu hususa bir örnek teşkil eder. Bu eserde ülkesinin köylüsüne tepeden bakan ve onun değerlerini hor gören   aydın tiplemesi kıyasıya eleştirilir. Sözde aydın halkı hor görür görmesine  ama halk da kendinden olmayan bu sahte aydını benimsemez. Onunla arasında aşılmaz mesafeler olduğunu bilir. Aydın ile halk arasındaki münasebet oldum olası bir kopukluk arz etmiştir bizde. Son zamanlarda ülke genelinde  halk- aydın kaynaşmasına doğru bir gidişin serpilip geliştiğini söyleyebiliriz. .

-İnsanın bizatihi kendisiyle alışverişini anlatan eserler : 20. Yüzyılın modern ve post-    modern  edebi eserlerinin bir çoğu bu duruma örnek teşkil eder. Bu kabil eserlerde  kendi “ego”su ile sınırlandığından dolayı daralmış olan “ben”in serüveni anlatılır. Bu “ben”in  kendisiyle olan münasebeti  sancılı  ve ıstıraplıdır. Eugene Ionesco’nun, Gergedan’ı, Kel Şarkıcı’sı, Franz Kafka’nın Dava ve  Şato’su, Jean Paul Sartre’ın Bulantısı, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı gibi onlarca eser bu konuya örnek  teşkil edebilir.  Aslında bu tip kalem mahsulleri kendi “ben”i içine hapsolup kalmış  ve bir çıkış yolu bulamamış olan ferdin bir “imdat çığlığı” mesabesindedir.

Kendi içinde bir açık kapı yakalamak adına kendi etrafında dönüp dolaşan fert bir yerde tıkanıp kalır ve bu durumda kendisine yabancılaştığı gibi yakın ve uzak çevresine de yabancılaşır. Albert Camus’un “Yabancı” adlı romanı bu anlamda ilk akla gelen örnek eserlerden biridir.  Bu romanda etrafında olup bitenlere karşı tamamen kayıtsız olan hattâ annesinin ölümü karşısında bile duyarsız kalan bir kahraman söz konusu edilir. Durduk yerde adam öldüren bu kimsenin amaçsız ve yavan  hayatının bir hastalık tezahürü mü yoksa  kendisine ve topluma karşı bir yabancılaşma hâli mi olduğu hususu eleştirmenlerce bir hayli tartışma konusu edilmiştir.  Belki de bu tiplemeden yola çıkılarak hayatın gayesini kaybeden, kendisine ve dünyanın gidişine bir anlam veremeyen ve ölümü mutlak bir son olarak kabul eden insan için her şeyin saçma (= absürt) sayılışı söz konusu edilmektedir. Bu bir anlamda dünya ve dünyeviliği değersizleştirme veya reddetme hâlidir de.

Her insan başlı başına bir âlemdir. Bu âlem nefsinden başlayarak önce âile ve yakın çevresine, sonra mahalli olana, akabinde milli olana ve nihayet evrensel olana doğru basamak basamak açılır. Bu halkalar arasındaki köprüleri sağlam kurmak, geçişleri ahenkli kılmak bizim kendimizi bulmamıza, nefsimizi bilmemize vesile sayılır.. Bu sağlıklı  iletişim ağı kendisiyle ve çevresiyle barışık olma sonucunu  doğurur.

Gök kubbenin altında mevcut olan her şey bir bütünün parçasıdır aslında. Bu  gözle bakıldığında ayrı  gayri yoktur. İşaret taşlarına dikkat ettiğimizde bizim kültür kotlarımızda bir manada yaban ve yabancı  da yoktur. Yaradanla- yaratılanın  alışverişini iyi kurabilmiş ve kâinat kitabını iyi okuyabilmiş olan Koca Yunus, aşağıdaki mısralarla  bu konuda bize altından  bir anahtar verir.

                            

                            

Yetmiş iki millete bir gözle bakmayan

Halka müderris olsa da; Hakk’a âsîdir.

📆 10 Kasım 2012 Cumartesi 10:21   ·   💬 1 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Yabancı!” için bir yanıt

  1. Ayten Aydin dedi ki:

    Sayin Belkis hoca yine cok anlamli ve gunumuzde buyuk bir onemle karsimiza cikan bir kavrami -yani yabanci- irdelemis. Isin acikli tarafi konuyu biraz yoldan cikarirsak, gunumuzun insani bu gidisatta kendisine de yabanci oladurmakta ve kendini tanimak yerine ona ornek olarak takdiim edilen model insani taklit etmektedir. Boylece buyuk bir celiskiler icinde yasamak zorunda kalmaktadir. Belkis hoca’nin “Gok kubbenin altinda mevcut olan hersey bir butunun parcasidir aslinda” ibaresini insandan itibaren bir halka daha acarsak sadece otekilerle degil insanin yasami ve insanligin idamesi icin gerekli dogayla yabancilasmasinin vahametini hatirlatmak isterim. Insan bazen kapali bir hucrede yasadigini ve de oradaki havanin kendisine sonsuza kadar yetecegini sanarak yani kendini aldatmayi secerek gununu gun ediyor ve kendi disindakilerin gelecegine ne oluru sorgulamiyor veya sorgulama kabiliyetini kaybededuruyor. Bunu da aklimizda tutalim diyecegim. Insan temiz ve saglikli tutulan bizsel bir ortamda ve onunla iyi iliskiler icinde yeserir ve mutlu olur. Aksi halde giderek yok olur. Unutmayalim “Oteki” kavrami tasi-topragi, suyu, havayi, agaclari, bitkileri ve hayvanlari da icine alir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR