MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Etkinlikler, Flaş, Genel, Manşet, Sivil Toplum, Toplum » Erzurumlular Şehitlerimizi anmak için Edirnekapı Şehitliğinde toplandı
Erzurumlular Şehitlerimizi anmak için Edirnekapı Şehitliğinde toplandı


Şehitlerimiz, 25 Nisan 2013 tarihinde Edirnekapı Sakızağacı – 16 Mart Şehitliğinde ve Edirnekapı – Çanakkale Şehitliğinde düzenlenen iki ayrı törenle anıldı.

 

Erzurum Federasyon, Vakıf, Dernek ve   Sivil Düşünce Hareketi tarafından organize edilen programda, ilk önce; Ermeniler tarafından şehit edilen 523 955 vatan evladı, devlet büyüklerimiz ve dışişleri mensuplarımız, Sakızağacı 16 Mart Şehitliği – Halit Keleş Caminde, ikindi namazını müteakip yapılacak dini merasimle, daha sonra; Anzak torunlarının 25 Nisan 1915 gününü anmak maksadıyla her sene Çanakkale de yapmış oldukları sabah ayinine karşılık olarak; başta Çanakkale şehitleri olmak üzere bütün şehitlerimiz, Edirnekapı – Çanakkale Şehitliğinde – Mehmet Akif Ersoy’un kabri başında ve şehitlerimizin huzurunda anıldı.

sehitleri---anma

Törene Erzurumlular Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakıf Başkanı Suha Dengizek Yönetim Kurulu Üyeleri, Pendik Erzurumlular Derneği Başkanı Bünyamin Özbek ve Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Kulaçoğlu, Ümranie Erzurumlular Derneği Başkanı Aziz Öz, Erzurum Dernekler Federasyonu Başkanı Kenan Kağanaslan, TADER Türk – Azerbaycan Dostluk Kültür Ve Dayanışma Derneği Başkanı Salih Bayraktar, Yunus Emre Camii İmam Hatibi Mehmet Pervane, Kadın Kolları ve Gençlik Kollarından oluşan bir topluluk katıldı.

sehlikte-kapi

 

Saat: 17:00  de başlayan programda Sakızağacı Halit Keleş Caminde İkindi namazı kılınmasının ardından, Selami Oğuz tarafından Şehitlerimiz ile ilgili bilgi aktarıldı.

Kuran-ı Kerim okunmasıyla ve dua edildi, Kabirleri ziyaret edildi, Mehmet Akif Ersoy’un kabri başında saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu, Çanakkale Şehitleri şiiri okundu, Kuran-ı Kerim ve dua yapılarak son buldu.

sehitlere-yuruyus-

Selami Oğuz, Şehitlerimize Rahmet diliyoruz

Komite Başkanı Selami Oğuz yaptığı konuşmasında, “Aziz hemşehrilerimiz, vatandaşlarımız, dostlarımız, kardeşlerimiz, Şehitlerimizin huzurundayız. Ne mutlu bize, Aziz şehitlerimize Cenabı Hak’tan rahmet diliyor ve sizleri Allah-u Teâla’nın selamıyla selamlıyoruz.

selami--oguz-konusma

1910 – 1922 YILLARI ARASINDA ANADOLU’DA ERMENİ ÇETELERİ TARAFINDAN KATLEDİLEN, 523 955 MÜSLÜMAN TÜRK’ÜN DEVLET BÜYÜKLERİMİZİN VE ASALA TERÖR ÖRGÜTÜNCE ŞEHİT EDİLEN 35 DIŞİŞLERİ MENSUBUMUZUN HUZURLARINDA SAYGIYLA EĞİLİYOR VE ONLARA CENABI HAK’DAN SONSUZ RAHMET DİLİYORUZ

Bugün 25 Nisan.

Dün 24 Nisan’dı. Son yıllarda adet olduğu üzere Ermenistan halkı, Ermeni diasporası ve onlara bizden daha dost, içimizdeki kaypak Müslümanlardan oluşan bir kısım basınımız, 1915 yılında yaşananlardan bîhaber ama Amerika – Avrupa hülyalarıyla gözleri kamaşan bir kısım gençliğimiz ve o yıllarda yaşanan olaylardan habersiz bir kısım halkımız;

“Acaba Büyük Şef ne diyecek? Türkler 1915 yılında Ermenilere soykırım uyguladı diyecek mi?” endişesi ve korkusu içinde nefeslerini tuttular, ABD Başkanı’nın ağzından çıkacak cümlelere kilitlendiler.

Bu insanlar şu hususları hiç düşünmediler ve dikkate almadılar;

·         ABD Başkanı, “1915 yılında Osmanlılar Ermeni halkına soykırım yaptı” demiş olsaydı neyi kanıtlamış, bu beyanı ile tarihteki hangi gerçeği değiştirmiş olacaktı?

·         ABD Başkanı, “Soykırım yapıldı” demiş olsaydı, 1920 yılında kendi parlamentosunun “1915 yılında bu coğrafyada Osmanlı’lar Ermeni halkına soykırım yapmadılar” şeklindeki kararına ters düşmüş olmayacak mıydı?

·         Daha önce başta Rusya, Fransa, Almanya, bir kısım Avrupa ülkeleri, bir kısım Güney Amerika ülkeleri, Avrupa Parlamentosu ve diğer bazı kuruluşlar, parlamentolarından soykırım kararını çıkardılar da ne oldu? Hiç bir şey olmadı. Kervan gene yürüdü ve yürümeye devam ediyor.

·         Siz, ABD Başkanı’nın Fransa, Almanya, diğer Avrupa Birliğine bağlı devlet yetkililerinin 1910 – 1922 yılları arasında Ermeni militanları, çeteleri ve katilleri tarafından Anadolu’da katledilen 523 955 Müslüman Türk için; üzüntülerini belirttiklerini, “Bu olayların sorumlusu olan Ermenilerden hesap sorulması gerekir” dediklerini hiç duydunuz mu?

·         Duymadınız. Duymazsınız. Duyamazsınız. Çünkü Ermeniler tarafından canice katledilen bu insanlar Müslüman’dılar ve Hıristiyanların gözünde Müslümanlar, pek değer verilecek varlıklar değildirler.

sehitlere-kuran-okunuyor

·         Bu yüzden Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de, Azerbaycan’da ve dünyanın dört bir bölgesinde Müslüman’lar öldürülür, onların kılları dahi kıpırdamaz.

·         Ne var ki her türlü gösterişli propagandalarla kendilerini “insancıl ve medeni varlıklar olarak” gösterseler bile “Onların kalpleri Müslümanlara duydukları kin ile doludur” Kuran gerçeğinden kaçamazlar.

·         1910 – 1922 yılları arasında Anadolu coğrafyasında Ermeniler tarafından 523 955 vatan evladı katledildi.

·         Biz bu gerçeği halkımıza yeteri kadar anlatmadık, anlatamadık.

·         Onların tehcir ve soykırım yalanlarının peşine takıldık. Atalarımıza sahip çıkamadık. İçimizden Ermeni iddialarını haklı bulanlar dahi çıktı. Hatta özür dileyecek aşağılıkları da yaşadık.

·         Tarihimize, kültürümüze ve ecdadımıza sahip çıksaydık, bütün dünyaya şu gerçekleri haykırırdık.

·         T.C Başbakanlık Arşivleri Genel Müdürlüğünün 18 Nisan 2005 yılında belgelere dayalı olarak yayınlamış olduğu bilgiler ışığında; Ermeni çeteleri, katilleri             1910 – 1922 yılları arasında Anadolu’da;

1910 yılında                                    10 şehit

1914 yılında                             30 000 şehit

1915 yılında                             92 207 şehit

1916 yılında                           231 172 şehit

1917 yılında                                       * Bilinmiyor

1918 yılında                                       * Bilinmiyor

1919 yılında                               9 003 şehit

1920 yılında                           146 083 şehit

1921 yılında                             15 476 şehit

1922 yılında                                       4 şehit

olmak üzere Toplam 523 955 Müslüman Türk’ü şehit ettiler.

·         O dönemde devlet yönetiminde görev yapan ve Osmanlı – Ermeni halkı için her türlü tedbiri almaya çalışan, onların güvenliğini sağlamaya çalışan başta Sadrazam Talat Paşa, Sadrazam Sait Halim Paşa, Cemal Paşa olmak üzere devlet büyüklerimizi de şehit ettiler. Bu katilleri ulusal kahraman ilan ettiler.

·         1973 yılından bu yana dünyanın dört bir tarafında görev yapan 39 dışişleri mensubu ve yakınlarını da acımasızca şehit ettiler.

·         25 Şubat 1992’de Azerbaycan-Hocalı’da 83 çocuk, 106 kadın 613 kişiyi de hiç acımadan, gözlerini kırpmadan, canice şehit ettiler.

 

Yüzyıllara dayanan bir kin ile bütün düşmanlıklarını, hınçlarını ve canavarlıklarını sergilediler. Oysa onlar yüzyıllarca Müslüman Türk’ün emniyetinde huzurla ve güvenle yaşamışlardı. Ne yazık ki aldanmışız. Koynumuzda neler beslemişiz neler.

Bugün, bu canavarlıklarını örtmek maksadıyla “Denize düşen, yılana sarılır” misali Osmanlı Devletinin 1915 yılında uygulamış olduğu tehcir harekatını, yalan ve dolanlarıyla soykırım karalamasına dönüştürmeye çalışıyorlar. Ama her geçen gün gerçekler ortaya çıkıyor ve yalan balonları teker teker patlıyor.

Artık gerçekleri biliyoruz ve Atalarımızın I.Dünya Savaşında yaşanan ihanetlere karşı ne kadar insanca davrandıklarını ve savaş şartlarında dahi kendi vatandaşına ne kadar adilane yaklaştıklarını okuyoruz, öğreniyoruz ve idrak ediyoruz ve bu gerçekler ışığında ATALARIMIZIN SON DERECE MASUM olduklarını görüyor onlarla övünüyoruz ve onur duyuyoruz.

 

Bugün dünyaya şunu haykırıyoruz.

·         Atalarımıza sahip çıkacağız.

·         Tarihimize, mukaddesatımıza, devletimize ve milletimize yapılmakta olan küstahça davranışların önüne bütün gücümüzle çıkacağız. Bu duygulara sahip bir gençlik yetiştirerek Atalarımıza saygı duyulması gerektiğini herkese kabul ettireceğiz.

·         Çünkü biz, haksızlıklarla tarih boyunca mücadele ettik. Bundan sonra da mücadele edeceğiz.

·         Çünkü biz, Hak – batıl mücadelesinde daima Hak’kın tarafını tutan bir milletiz. Öyle kalacağız.

·         Şüphesiz bizimle bu vatanda dostça, kardeşçe yaşamak isteyen Ermeni kökenli vatandaşlarımızla hiçbir sorunumuz yoktur ve olmayacaktır. Ama bize düşmanca davranmaya devam edenler ve etmek isteyenlerle hesabımız hiç kapanmayacaktır.

·         Ey Türk Genci; Sana bir çağrım ve nasihatim var,

Geçmişini iyi tanı.

Tarihine ve atana sahip çık.

Bu vatanı koru.

Günün iletişim imkânlarını kullanarak bütün insanlığa gerçekleri anlat,

Bu millete sürülmek istenen lekenin sürülmesine mutlaka mani ol.

 

Böylece sonsuza kadar AYYILDIZLI BAYRAK ALTINDA yaşamayı Hak et.

 

Bu vesile ile aziz şehitlerimiz bir kere daha şükranla anıyor, onlara Cenab-ı Hak’tan sonsuz rahmet diliyoruz.

 

ERZURUM FEDERASYON, VAKIF, DERNEK VE SİVİL DÜŞÜNCE HAREKETİ

 

 

BASIN BİLDİRİSİ II

ŞEHİTLERİMİZE SAYGI

İSLAM İÇİN, VATAN İÇİN, NAMUS İÇİN CANLARINI FEDA EDEREK

BU TOPRAKLARI BİZE VATAN OLARAK HEDİYE EDEN AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ, GAZİLERİMİZİ ve ECDADIMIZI SAYGIYLA ANIYORUZ.

ÖZELLİKLE BALKANLAR’DA, AZİZİYE’DE, ALLAH’U EKBER DAĞLARINDA, ÇANAKKALE’DE, SAKARYA’DA,  DUMLUPINAR’DA, ŞANLI BAYRAĞIMIZ ve SANCAĞIMIZIN ŞEREFİ İÇİN DÜNYANIN DÖRT BİR TARAFINDA KANINI VEREREK TOPRAĞA DÜŞEN AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ RAHMET, ŞÜKRAN ve ONURLA YAD EDİYORUZ.

ONLARA CENABI HAK’TAN EN YÜCE MAKAMLARI İKRAM ETMESİNİ TEMENNİ, SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZE KOMŞU OLMASI HUSUSUNDA RABBİMİZE GÖNÜLDEN NİYAZ EDİYORUZ.

ŞEHİTLERİMİZE SAYGI

 

Bugün 25 Nisan.

Çanakkale’de kara savaşlarının başladığı gün.

“Tek dişi kalmış canavar” ile imanlı göğüslerin vatan müdafaasında karşı karşıya geldiği gün.

Bugün 25 Nisan. Anzak torunlarının sabah ayinin de atalarını andıkları gün.

19 Şubat 1915’te Çanakkale’yi geçmek için yapılan deniz savaşları, 18 Mart 1915’te atalarımızın zaferi ile sona ermiş, Kumkale, Seddülbahir, Ertuğrul, Orhaniye, Kilitbahir, Hamidiye, Dardanel, Hasan – Mevsuf tabyalarından atılan top mermileri ve Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlarla Fransız Bouvet, İngiliz Irrersistible, Ocean savaş gemileri Çanakkale Boğazının dibini boylamıştı. İngiliz Inflexible Bozcaada’ya doğru topallayarak kaçmış, yenilmez armada, başta Yahya Çavuş olmak üzere imanlı gönüllerin karşısında acı bir yenilgiye uğramıştı.

Deniz savaşında yenilgiyi içlerine sindiremeyen bu medeni canavarlar bu kere gözlerini mübarek vatan topraklarına diktiler. Gelibolu yarımadasını zapt ederek, oradan Marmara Denizine hakim olmayı ve İstanbul’u ele geçirmeyi planladılar.

Dünyanın dört bir tarafındaki sömürgelerinden insanları topladılar. Senegal’li, Hint’li, Avusturalya’lı,  Yeni Zelanda’lı askerlerle Müslüman düşmanı Gurkha savaşçılarını Mehmetçiğin önüne sürdüler.

25 Nisan 1915 günü, yirmiyi aşkın savaş gemisinin bombardımanı desteğinde, 85 bin kişilik bir kuvvetle Kumkale’ye, Hisarlık burnuna, Seddülbahir’e, Conk bayırı – Arı burnuna ve Suvla körfezine çıkarma yaptılar. Asıl hedefleri Seddülbahir ve Conk bayırdaki tepeleri ele geçirmekti.

25 Nisan’da başlayan ve aralıksız 15 gün süren bu harekatta, kıyıya çıkmayı başardılar, köprü başı tuttular ama hedefteki Alçıtepe’ye ulaşamadılar. Çünkü burada vatanı için canını feda etmekten çekinmeyen Mehmetçikler vardı. Burada başta 57.Alay olmak üzere tarihe altın harflerle yazılan fedakar vatan evlatları vardı ve burada “Size, taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” emrini verebilen Yarbay Mustafa Kemal vardı.

Seddülbahir’de, Zığındere’de, Kanlısırt’ta, Conk bayırında, Y plajında günlerce boğaz boğaza çarpışıldı. Mehmetçik, lise ve üniversite öğrencileri vatanı bütün güçleriyle müdafaa ettiler.

Çünkü vatan din’di, iman’dı, namustu, hülasa mukaddesattı. Bu uğurda canlarını verenler şehitlik mertebesine ulaşırlardı ve Mehmetler hiç çekinmeden şehitlik şerbetini kana kana içtiler. Rabbin hoşnutluğuna ulaştılar.

Mayıs 1915’te, karşı saldırılar başlatıldı. Karaya çıkan düşman mutlaka denize dökülmeliydi. Vatan toprağı kirletilmemeliydi. Öyle yapıldı. Ardarda sıralanan Mehmetçikler korkmadan mermilere, süngülere yürüdüler ve şehitlik şerbetini defalarca içtiler.

Düşman, yamandı, güçlüydü. Top desteğine sahipti. Kene gibi bulundukları yerlere tutundular. Kuma, kumsala gömüldüler. Ama denize dökülemediler. O topraklara yapıştı kaldılar.

Bu mücadelede iki tarafta çok kayıp vermişti. Şehitler ortalıkta kalmıştı. Ateşkes yapıldı. Taraflar ölülerini topladılar, gömdüler. Yaralılarını cephe gerisine sevk ettiler. Bu çalışma esnasında Anzak’lar Mehmetçiği yakından tanıdılar. Onun mertliğinin ve insanlığının farkına vardılar ve ilk defa kendilerini sorgulamaya başladılar. Ne uğruna bu topraklara gelmişlerdi? Bunun cevabını aramaya başladılar. Kendilerine anlatılan Türklerin gerçek vasıflarını görünce duraladılar, irkildiler ve “Ne işim var burada?” sorusunu cevaplamaya çalıştılar.

Evet, ne işleri vardı buralarda? Aslına bakarsanız onlarda sömürge zihniyetinin kurbanlarıydılar. Buralara, kendilerini yönetenlerin emellerini gerçekleştirmek için sürüklenmişlerdi. Beyinleri masallarla doldurulmuş, İstanbul hayallerini düşleyerek buralara gelmişler. Ama ummadıkları bir gerçekle ve dirençle karşılaşmışlardı.

Saldırdılar, saldırdılar ama bir türlü tepeleri zapt edemediler, kumsala sığındılar ve oraya gömüldüler.

Mayıs, Haziran ve Temmuz ayları her tarafta siper savaşlarıyla geçildi. Çatışmanın olmadığı saatlerde siperlerden birbirlerine ikramlar sunuldu. İki cephe arasında hiç bir savaşta o güne kadar görülmeyen bir yakınlaşma yaşandı. İstilacılar, eskisi kadar coşkulu ve hınçlı değildiler.

Bu aylar içinde denizaltılar iş başındaydı. Bir alman denizaltısı Majestic’i zırhlısını, Triumpth savaş gemisini batırdı.Nusret’in mayınları ise Golyat’ı denizin dibine gönderdi. Ama Boğazı dipten geçen başta E-11 ve E-14 olmak üzere 13 İngiliz deniz altısı Marmara’yı cehenneme çevirdiler. Bunların 8 tanesi batırıldı ama bu denizaltılar, denizden yapılan ikmali felç ettiler.Barbaros Hayrettin Paşa, muhribi ile irili ufaklı 7 savaş, 11 nakliye gemisi ve pek çok buharlı – yelkenli tekneyi Marmara’da batırdılar. Bu olayların sonucunda Çanakkale’yi müdafaa eden 5.Ordu lojistik ihtiyaçlarını karadan temin etmek zorunda kaldı.

Tarihler Ağustos’u gösteriyordu. İstilacılar yeni kuvvetlerle takviye edilmişler ve 5 – 6 Ağustos’ta kıyıya yeni kuvvetlerini çıkarmışlardı. Daha önceki cepheler dışında bu defa Suvla – Anafartalar bölgesine 25 bin kişiyi çıkarmaya muvaffak olmuşlardı. Çünkü o bölgede Osmanlı’nın her hangi bir kuvveti bulunmamaktaydı. Yürüselerdi, tepeleri kolayca işgal edebilir ve Marmara’ya inebilirlerdi. Ama sanki bir mucize yaşandı. Yeterince topçu desteğim yok diye saldırmadılar. Sahilde, üç gün adeta piknik yaptılar. Bu üç gün içinde oraya Mustafa Kemal yetişti. Ordu komutanı Liman Von Sanders’ten tam yetki almıştı ve düşmanı Anafartalar – Kocaçimen cephesinde 10 Ağustos’ta başlayan muharebelerde durdurmuş, istila kuvvetlerini sahile mıhlamıştı.

İstilacılar, bir kere daha başaramadılar. Sahilde, yaklaşık 120 bin askerleri vardı. Her türlü donanma desteğine ve topçu gücüne sahiptiler. Ama karşılarındaki “İman dolu göğsüm gibi serhaddi” aşamadılar, yıkamadılar, geçemediler. Boylarının ölçülerini almışlardı.

Bundan sonra nasıl kaçacağız diye uzun planlamalar yaptılar ve bir kaç ay içinde yağdan kıl çeker gibi kaçtılar. Doğrusu bu kaçışı çok iyi başarmıştılar.

Gelibolu’da yaklaşık 10 ay süren bu kara savaşlarında yaklaşık 1 milyon insan ölesiye mücadele etmişti. İngilizler, 205 bin, Fransız’lar 47 bin olmak üzere, 252 bin kayıp vermişlerdi. Türk’lerin kaybı ise 55 127’si şehit, 10 067’si kayıp, 20 498’i hastalıktan ölüm, 100 177’si yaralı, 64 440’ı hastalık nedeniyle terk olmak üzere toplam 251 309 kişiydi.

Pek çok komutan, bu mücadelede vatanı için çarpışmış bir kısmı şehit olmuş, bir kısmı gazilik mertebesine ulaşmışlardı. Bu savaşlarda tecrübe kazanan komuta kademesi daha sonra yapılan kurtuluş savaşının temel kadrosunu teşkil etmişlerdi.

Anzak’ların torunları her sene 25 Nisan’da sabah ayini yaparlar ve atalarını anarlar. Bu törenlere Anzak’ların devlet büyükleri ve din adamları katılır. Bu törenleri geleneksel hale getirmişlerdir. Oysa onlar,  Seddülbahir’deki anıt mezarlıkta yazılan yazıda olduğu gibi “Artık bizim evlatlarımız olmuşlardı”  Bugün, bu bölgede birbiriyle mücadele eden insanlar yan yana yatıyorlar. Hangi ülke düşmanına böylesine saygı gösterir, değer verir?

Bize gelince; kendimize sormalıyız, atalarımızı layık oldukları ölçüde anıyor muyuz? Bu vatanı bizlere hediye eden şehitlerimize vefa borcumuzu gösteriyor muyuz? Onların istediği bir nesil olarak yetiştik mi? Onların inançları doğrultusunda yaşıyor muyuz? Bu soruları herkesin cevaplaması gerekir.

Bugün, şehitlerimizin huzurundayız. Onlara Cenabı Hak’tan sonsuz rahmet dileyelim. Sizi yeteri kadar anmadık. Sizleri gençliğimize gerekli ölçüde anlatamadık. Bugün sizleri anmaya ve sizlerden af dilemeye geldik. Size layık bir nesil olmaya çalışacağız ve bu vatanı ve mukaddesatı daima koruyacağız. Çok şükür ki sizi en güzel şekilde anlatan bir şairimiz ve onun “Çanakkale Şehitleri” adlı şiiri var. Huzurunda bulunduğumuz Mehmet Akif ERSOY’u ve Türk büyüklerini, aziz şehitlerimizi minnet, saygı ve şükranla anıyor, onları Cenabı Hak’kın sonsuz rahmetine tevdi ediyoruz. Nur içinde yatın. Aziz atalarımız” diyerek konuşmasını tamamladı.

Galeri
📆 26 Nisan 2013 Cuma 17:32   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR