MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Beden diyarından bir celse
Belkıs Altuniş Gürsoy
Belkıs Altuniş Gürsoy
Tüm yazıları için tıklayınız.
Beden diyarından bir celse


O gün beden diyarında hareketli bir gün yaşanıyordu. Bütün üyeler âcil koduyla toplantıya çağrılmışlardı. Bu vazifeşinas davetliler; sorgulamaksızın randevu mahalline koşup mutat yerlerini aldılar.

Beyin bilgelik dolu bir ifadeyle söze başladı : “Sevgili kader ortaklarım, her ne kadar dahil olduğumuz bu muhteşem sistemi programlayan, işleten, yöneten görünürde ben isem de içimizdeki her bir üye az değerli veya çok değerli kavramlarını düşündürtmeyecek ölçüde “elzem” bir konumda. Bizim ahenkli iş birliğimiz sayesinde insan denilen mucize ayakta durur. Ve bu “mucize insan” bizim kesintisiz mesaimiz sayesinde hem kendi bünyesindeki hem de kendi dışındaki dünya düzenini sürdürür. İş ahlakınızdan, disiplin anlayışınızdan, uyumlu birlikteliğinizden ötürü hepinize minnettarım” dedi.

Kalp, hassasiyetten titreyen bir sesle; “müsaadenizle bir çift laf de ben edeyim” dedi.
“Malum bütün damarlara kan pompalayan, her seferinde kirli kanı temizleyip temiz kanı yeniden devreye sokan benim. Ayrıca asit baz dengesinin korunması, hormon ve enzimlerin gerekli noktalara taşınması yine benim yönettiğim dolaşım sistemi sayesinde mümkün olur. Bu yüzden beni ‘hayat’la özdeşleştirenler çoktur. Hislerin bile benden neşet ettiği söylenir. “Sevgi” denilen iksir benim pınarlarımdan kaynar. Bu yüzden bu bezmin cefası da sefası da şahsıma atfedilir. Nice şiirlerin, nice bestelerin ilham perileri benim hücrelerimde barınır. Boş tek bir saniyem yoktur, durmaksızın işler; bazen hızlanır, bazen yavaşlarım. Çok yorulduğumda, kötü kullanıldığımda ise teklerim”.

Karaciğer “izninizle konuşmak isterim” dedi. Bütün vücut salgıları benden sorulur. Bütün iç dengeleri ben idare ederim. Kan içindeki karmaşık molekülleri parçalayarak kullanılabilir veya depolanabilir moleküller hâline getiririm. Akabinde faydalı olanları tekrar kan yoluyla diğer hücrelere gönderirim. Zararlı olanları ise böbreklere yollarım. Oradan da üre halinde vücuttan atılmalarını sağlarım.

Ama bu hizmetlerime mukabil beden sahipleri alkol gibi nice zararlı madde ile beni tahrip ettiklerini fark etmezler.

Akciğerler söze karıştı : “Biz, çifte yarenler kana oksijen verip, kandaki karbondioksiti dışarı atarız. Aynı zamanda vücut sıcaklığını ayarlamak da bizim görevlerimiz arasındadır” cümlesini bir solukta sarf etti.

Böbrekler söz aldılar : “ikiz kardeşimle birlikte bedene giren zehirli atık maddeleri süzerek dışarıya atarız. Müthiş bir filtre sistemimiz vardır. Ayrıca tansiyonu düzenler, bazı mineralleri, suyu, glikozu, kalsiyumu, potasyumu ve proteinleri dengede tutarız” dedi.

Gözler kendinden emin bir sesle dile geldi : “Dünyayı insanoğlu bizim pencerelerimizden tanır, bilir, anlar. Ben ışık, ben aydınlık, ben ferahlığım. Aynı zamanda güzelliği temsil ederim. Bakışlarım okumasını bilenlerle hasbihal eder. Nice şairler “beni yüzün süsü” ilan edip mısralarında bana taht kurup taç giydirdiler. Nice âşıklar hüsnüme ram olup, önümde baş kestiler” diyerek muzip muzip açılıp kapandı.

Kulak devreye girdi : “Sevgili göz, malum biz beş kardeşiz. Aile unvanımız duyudur. Lisana duran diller benim gayretimle anlaşıp kaynaşır. Kelam denilen cevher; benim ulaklığımla candan cana ulaşır. Yaprakların hışırtısı, kuşların cıvıltısı, rüzgârların uğultusu, suların çağıltısı benim dehlizlerimden geçerek gönülleri şenlendirir.

Bildiğiniz üzere sayemde dem bulan sese ” medeniyet unsuru” denilmiştir. Nağmelere kıvam veren benim. Ezgiler; ahengi yakalamak için benim imbiğimden geçmeye muhtaçtır. Şiirde ise ritim benim haddelerimden süzülür. Seslerin en güzellerinden biri olan insan sesi benim eğitilmemle kemal bulur” diye ünlendi.

Mide; “izninizle ben de işe karışayım” dedi. “Büyütüp besleyip yaşatırım. İnsanoğluna lazım olan enerjiyi, gücü ben sağlarım. Yukarıdan gönderilen her şey benim değirmenimde işlenir. Benim uğruma insanlar envaiçeşit kötülüğe bulaşmışlardır. Dünyanın dümeni olduğum bile söylenir. İnsanlar yemeyi içmeyi oldubitti sevmişlerdir. Uzun lafın kısası bana pek bir düşkünlerdir.

İskelet “benim de söyleyeceklerim var” diyerek diklendi. Bünyemde tam 206 kemik bulundururum ama tam anlamıyla bir bütünüm. Binayı ayakta tutan benim. Hareket kabiliyetim müthiştir. Kol ve bacak denilen dallarımın ucunda eller ve ayaklar vardır. Hünerli ve hamarat eller; kurar, yapar, taşır, medeniyet denilen asırların usaresi bu bir çift elin tezgâhında dokunmuştur. Hele ayaklar, hele ayaklar.. İlim ve keşiflerin toplamı, bütün zamanlarda üst üste atılan adımlardan nişan taşır” dedi.

Beyin tekrar dile geldi. “Hepiniz söylediğinizden çok daha fazlasını hayata geçirdiniz. Henüz söz almayan nice arkadaşımdan bazıları nam salmış; dile düşmüş, şiire dökülmüş, musikide yankılanmıştır. Bu suskun kahramanlar; derinden derine bir saat gibi salise şaşmadan işlerler. Onların da hakkı hiçbir şekilde ödenmez. Beden denilen cevherin her bir zerresi ayrı bir kıymettir.

Fakat ben; esas konuya girmek istiyorum.

Günümüz dünyasında âdemoğlundan hoşnut değilim. Bilerek veya bilmeyerek bu bedavadan elde edilmiş ‘beden’ denilen hazineyi, bu İlahi emaneti hor kullanıyor, bize eza cefa ediyorlar” dedi.

Kalp “bu konuda benim de payıma çok âh düşüyor” diyerek söz aldı. Kimileri haset, kimileri de hırsa kapılarak beni hırpalıyor. Hızlı yaşayanlar, çok çalışıp koşturanlar da bana haksızlık ediyor. Ağır sporlarla uğraşanlar, atletler başarma azmiyle ölçüyü kaçırıyorlar. Bu yolla tez elden sükûtuma sebep oluyorlar. Düzensiz hayatları ve sigara gibi kötü alışkanlıkları ise zaten saymaya bile gerek yok.

Mide heyecanla dile geldi. “Doğrusu çalışma hususunda nadir hâllerde ayar tutturabilmekteyim. Kimileri diyet diye diye beni devamlı ıskalayıp kıvrandırırken; bazıları abur cubur yiyerek hiç nefes almamacasına faaliyete mecbur kılıyorlar. Kimileri de katkılı maddeler, olur olmaz yiyecek ve içeceklerle beni tehdit ediyorlar. Havaya, suya ve toprağa kimyevi atıklar ile her türlü zararlı maddeler karışıyor. O toprakta yetişen, o kirli suyla sulanan ve o kirli havayı soluyan hormonlu sebze ve meyveleri öğütmeye çalışmak benim mahvıma sebep oluyor. Bende dal budak salan bu muzır azık tozuk zaman içinde bütün bir bünyeyi sarmaşık gibi sarıyor” diyerek hazin hazin inledi.

Akciğerler söze karıştı. Ah ah, sormayın hâli pür-melâlimi.., Egzoz gazlarıyla, fabrika bacalarıyla, zehirli atıklarla kirlenen havayı soluya soluya hasta oldum. Bu başı bozuk gidişe, bu kendisini tüketen düzene dur deme zamanı geldi de geçiyor. Beşer; manyetik kirliliğin, toprak, su, hava ve gürültü kirliliğinin bize ne kadar zarar verdiğini hesaba katamıyor”. İnsan bindiği dalları buduyor, resmen canına kastediyor.

Ne olur, aziz Beyin, akıl sahiplerini uyarın” dedi.

Beyin; “İnsanoğlu dünya gulgulesiyle öylesine meşgul ki çoğu zaman sadece günü kurtarmayı düşünüyor, kısa vadeli hesap kitap yapıyor. En büyük sermayesi olan bedenini neredeyse gözden çıkararak yaşıyor. Benim uyarılarım da bir anda yanıp sönen kibrit alevi gibi şöyle bir parlayıp geçiyor. Tecrübeyle sabit, ateş bacayı sarmadıkça, hastalık zalim pençesiyle kavramadıkça insanoğlu sağlığının kıymetini bilmiyor” dedi.

Üyeler hep bir ağızdan “lütfen sayın Beyin, bu konuyu devamlı gündemde tutun. Unutulmasına izin vermeyin” dediler.

Beyin “zor ama, bu haklı ısrarları değerlendirip bir kere daha beşeriyeti tekrar tekrar silkelemeye çalışacağım” dedi

Üyeler “ümidimiz sende, yoksa bizim yaşama hakkımız dolayısıyla bedenlerin hayatiyeti tehlikede” diye ümitsizce söylendiler.

Beyin; “hepinize söz veriyorum. Bundan sonra şaşkın insanlığa devamlı surette uyarı mesajı göndereceğim” dedi.

Üyeler memnuniyetle gülümseyerek “sana güveniyoruz sevgili Beyin” dediler.

📆 23 Ekim 2014 Perşembe 14:17   ·   💬 1 yorum   ·   ⎙ Yazdır

“Beden diyarından bir celse” için bir yanıt

  1. Ayten Aydin dedi ki:

    Bu başı bozuk gidişe, bu kendisini tüketen düzene dur deme zamanı geldi de geçiyor. Ne kadar dogru. Ancak buna her beynin insanlar arasindaki sevgiyi ve dayanismayi on plana ckarmasiyla erisebiliriz. Sevginin gucu her gucten daha kuvvetlidir. Onun hakimiyeti olan yerde ne ihtiras ve ne de kin kalir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR