MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Flaş, Genel, Toplum » APO’NUN ADINI NEREYE VERSEK?
APO’NUN ADINI NEREYE VERSEK?


Haberi okuyunca dondum kaldım. Nusaybin Belediyesi, 70 yeni sokağa Kürtçe isim verme kararı almış. Bazı sokaklara da ölen PKK’lıların kod isimleri verilmiş, karar kaymakamlıktan onay bekliyormuş.

Bu, terörü meşrulaştırma, teröristi aklama işlemini Kaymakam onaylar mı, onaylamaz mı? Orası şimdilik meçhul… Bizce işin asıl önemli tarafı, bir ilçe belediyesinin böylesine bir fecaate imza atmış olması…

Caddeye, sokağa kimin adı verilir? Önemli şahsiyetlerin, gazilerin, şehitlerin…

Evet, yanlış duymadınız, adamlar, devlete isyan hareketinin askere kurşun sıkmış kanlı katillerini meclis kararıyla kahraman ilan ediyorlar. Aziz hatıralarını (!) ebediyete kadar yaşatma sevdasına düşüyorlar.

Peki, bu kararı nerede alıyorlar? Askerine kurşun sıktıkları Devletin hazinesinden alınan paralarla kurulmuş, halen oradan ödenek ve maaş alan bir kurumundan… Belediye Meclisinden…

Yani devlet, bağrına hançer dayamış düşmanını şefkatiyle yüceltiyor, parasıyla, imkânıyla besliyor… Bu, ABD ‘de bir eyalet meclisinin, 11 Eylül teröristlerinin adını bir sokağa vermesi gibi bir şey… Tahayyül edin, böyle bir şeyin rüyası bile görülebilir mi Amerika’da, ya da başka ciddi bir ülkede…

Bütün örgütsel baskı, hile hurdaya rağmen dört Kürt’ten sadece birinin oyunu alabilen PKK partisi, bir türlü tırmandırma siyasetinden vazgeçmiyor.  Bulmuş bereketli yarayı, kaşıdıkça kaşıyor.

Şimdi diyeceğim ki “ Aman bu oyuna gelmeyelim… Kürt kardeşlerimizle aramızı açmaya yönelik bu kalleş tuzaklara düşmeyelim!”  Yüreğimin derinlerinden gelen bu samimi haykırışa öncelikle bölge halkının kulak vermesini gönlüm arzuluyor.

Çünkü Türk ahali, ülkenin her mahalle ve sokağına yüzlerce şehit tabutu geldiği o yoğun acı sağanağında bile bir kere olsun Kürt halkına yüzünü ekşitmedi. Sapla samanı karıştırmadı. Eşkıya sürüsüyle temiz ve masum bölge halkını aynı sepete koymadı. Bu olgun kardeşlik hissiyatı elbette aynen, hatta artarak devam etmeli… Ama geniş Kürt kitlelerinden de karşılık görmeli…

PKK güruhuna oy vermeyen dört Kürt’ten üçüne, bugüne kadarkinden daha büyük ve tarihi bir görev, bir vebal düşüyor… Bu sokak ismi değiştirme kepazeliğine ilk tepki onlardan gelmeli… Hem de, eşkıya cüretini yerle bir edecek güçte ve kararlılıkta kararlı bir tepki…

Onlar bir ağızdan, eşkıya kulaklarını yırtarcasına şöyle haykırmalı “ Biz, Devletin askerine isyan edip kurşun sıkan teröristlerin adını verdiğiniz sokakta oturmayız, böyle bir zül altında yaşayamayız… Kendinize gelin!”  

Eğer bölge halkı bu hassasiyeti göstermezse, halimiz yamandır. Ülkenin bir yanında şanlı şehitlerin adları sokaklara verilirken, diğer yanında teröriste aynı ayrıcalık ve onur tanınırsa… O coğrafyaya Devlet, buna rıza gösteren topluluğa de millet denmez.

Bunun bir adım sonrası da, APO’NUN adını bir büyük meydana, caddeye vermektir ki… İşte bunu sille yiye yalama olan millet vicdanı bile kabul etmez!

MİLLETVEKİLİNİ, GAZETECİYİ NE SANDINIZ?

Gazeteci efendi adamdır. Ağır adamdır. Ona vakar ve ciddiyet, diğer mesleklerden daha çok lazımdır.  Çünkü o, böyle olmayanları eleştirir, hesaba çeker, hizaya davet eder… Her sofraya ilişen, her davete koşan, her türlü adamla düşüp kalkan kişi, karşısındakine saygı telkin edebilir mi?

Hakka, hukuka riayet etmeyen kişi, başkasının hakkını hukukunu nasıl arar? Attığı her adımın hesabını vermeyen zat, kimden ne hakla hesap sorar?

Gazeteci, kılıcının iki yanı da kesen adamdır. Kılıcı hep bileğili gezen adamdır. Kılıcının bileğisi de saydığım üstün vasıflardır, erdemlerdir… Gazetecinin, mürekkebi duru olacak, klavyesi lekesiz… Kalemi, Yunusun tekkeye taşıdığı odun gibi dümdüz… Bu vasıflar, helal lokmayla, düzgün hayatla, heybetle, azametle kazanılır. Tabii ki, gerçek gazeticilerden söz ediyorum, akşam mesleksiz yatıp sabah gazeteci uyananlardan değil.

Milletvekilleri, mazbatalarını aldığı günden itibaren sadece seçildiği ili değil, bütün milleti temsil ederler. O nedenle vakar, ciddiyet gibi üstün kişilik vasıfları bu şahsiyetlerin ziynetidir, süsüdür.

Milletvekilleri de, gazeteciler de vakti değerli adamlardır. Gözleri tok adamlardır. Dik gezen adamlardır/öyle olmalılardır.

Eğer öyle olurlarsa, mesela adı 2011 koordinatörü olan memur, onları bir etkinliğe davet etmek için kırk düşünür, bir davetiye gönderir. Davet şekli şöyle olur: “ Bizim naçiz etkinliğimizi varlığınızla lütfen şereflendirin, bizi yâd ellerde, sessiz, soluksuz bırakmayın… Eğer bize vakit ayırırsanız, kurumumuzun tüm imkânları emrinizde olacaktır…”

Böyle bir daveti alan Milletvekili ve gazeteci, davette şehir ve kamu yararı görürse, yorulmayı göze alır, görev bilinciyle ya icabet eder, ya mazeret bildirir.

Yani, davet listesine girmek için kulis atmaz, lütfeder kabul eder; davet sahibi kulis yapar, minnet ve ricada bulunur daveti kabul ettirmek için…

Benim anlayışıma göre, Milletvekili tavrı budur, Gazeteci duruşu budur.

Kanada’nın Vancouver kentinde düzenlenen 21’inci Kış Olimpiyatları’nı izlemeye giden heyet tartışma konusu oldu ya…

Ben meseleye bu açıdan baktım. Davet ediciler adına üzüldüm.

Gitmeyen milletvekilleri ve gazeteciler açısından sevindim. Erzurum Milletvekillerinin bu konuda eleştirilmesini haksızlık olarak gördüm. Böyle küçük şeylere tenezzül emememekten kaynaklanan vakarlı sükûtlarını takdir ettim.

Gitselerdi, davet edicileri onurlandırmış olacaklardı. Gitmemekle kaybettikleri bir şey olmadı.

Bu eksik gedik seyahatten varsın işi basit bir hemşericiliğe döken Trabzonlu bakan ve 2011 ilgilileri üzülsün, Mahcup olsun…

Bürokrat efendiler, sahi siz Milletvekili ve Gazeteciyi ne sanıyorsunuz?  

Gözlerini davetlere, beleş gezilere dikmiş avareler mi?

Vahdet Nafiz Aksu

📆 22 Şubat 2010 Pazartesi 18:48   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR